Fetih Suresi, Medine’de silahların konuştuğunda değil, silahların sustuğunda “Hudeybiye’de silahların 10 yıllığına susturulduğuna ve veda edilen protokolün imzalanmasına” gelmiştir. Özü itibari ile evrensel mesajlarla doludur. “Savaş, fetih, cihat, cesaret, korkaklık, din yolunda menfaat ve ganimet” sevdasının evrensel bir hastalık olduğu ve dine en büyük kötülüğün ‘her dönemin adamı bu tiplerden’ geldiği… Bunlara karşı dikkatli olunması gereği vurgusu ile maruftur. Fetih “gönüllere açılma sivil ve silahsız açılım” manasını içerir.
Ne yazık ki diğer birçok kavram gibi FETİH kavramı da amuda kaldırılmıştır! Yani FETİH, açılış ve barıştan sonraki durumdur. Kılıçlar kına sokunca başlar. SONUÇTUR.
Yukarıda “sıralı kavramlar birbirine karıştırılarak” zorba nefislere meze edilmiştir. Bakın Kurana göre CİHAT, çaba göstermektir. Kılıcı çekip, BRE KAFİR İMANA GEL demek değildir. Onu köle etme, karısını kızını cariye yapma, malını, mülkünü gasp etmek değildir. Bunlar geleneksel fıkıhtır! Roma, Sasani ve diğer imparatorlukların geleneği ve savaş hukukudur. Allah’ın Kitabı, “dinde zorlama yoktur ve Peygamber, kefil ya da vekil değildir” der.
Muhammet Suresi açık! AF var. / DİYET var. Zorla fetih etmek asla yoktur.
Hulasa BU KİTABI fethe çıkan Müslümanlarca, atlarının nalları altında çiğneterek cihet ihdas etmişlerdir. Bu manada Emevi / Abbasi / Selçuklu ve Osmanlı sultanlarının izlediği yol “Roma, Sasani, Bizans” geleneğidir. Onun için o gün, bugün;
* Efendi- köle.
* Zengin- yoksul.
* Kadın- erkek eşitliği ve zulmedenlere gündem de yer yoktur. Yani tam kabile geleneği…
Babadan oğula devran devam etmiştir. Hulasa cihat “insanları Müslüman etmek için değil, adalet ve özgürlük ortamına zemin hazırlamaktır. Adam öldürmenin değil adam kazanmanın adıdır. Yaşayarak yaşatmaya (hoş görüyle) gayrettir. İslamiyet’i yaymak ve gayrimüslimleri Müslüman yapmak için sarf edilen gayret falan asla değildir. Aksine insanların bakarak, görerek, seyrederek MÜSLÜMAN OLMAYA imrenebilecek ortamı sağlamak… Hak adına, hür irade adına, özgün ve özgür olmak adına düzenin sağlanması ve çabasıdır. Bu sağlandıktan sonra insanların teveccühüne gösterilen hoşgörüdür.”
* Orta Asya’dan balkanlara, İspanya’ya, gönül fethi ya da kılıç zoru ile uzandığı yerlere bakıldığın da hangisinde, hala var olduğumuz neyin nasıl olması gerektiğine ışık tutar.
* En faziletli cihat, “zalim bir idarecinin yanında ona adaleti söylemektir” diyor. Peygamber.
* En büyük cihat, “zalimin karşısına çıkıp ‘sen haksızsın’ demektir” diyor. Hz. Hüseyin.
* Cennet “sınırın, sınıfın, sömürünün, saldırının, savaşın” olmadığı bir dünya ise ki odur. İşte bunun için çalışmaktır CİHAT. Yani öldürmekle asla alakası yoktur.
&
Hulasa Cihadı tarihi bağlarından koparıp sapkın emellerine alet ettiler. “HERKES MÜSLÜMAN OLANA KADAR SAVAŞIN” diyen (Enfal- 39) Ayetindeki anlam; “herkes küfürden vazgeçene ve fitne kalmayana kadar” FİTNE (burada) BASKI anlamındadır Türkçede ‘dedikodu üreten’ anlamında değildir! Bu Ayet; “Mekke’ den sizi çıkarmak istedikleri zaman siz onları çıkarın” anlamında! Asıl anlamı değil de beşeri potansiyele göre kullanılıyor olduğu aşikardır.
DİN DE KİMSE KİMSEYE HESAP SORAMAZ HESABI ANCAK ALLAH SORAR.
CİHAT ile akraba kavram olan FETİH de tahribata uğramış süreçte gazaba vesile olmuş kavramlardan. Oysa FETİH, direniş değil diriliştir. Gönüller arası bağ kurmak! Benzetme değil benzeşmedir. Tarihini, değerini, aidiyetini tağyir etmek değil ortak değer olarak kabuldür.
GERÇEKLER hem ACIDIR hem de ACITIR! Sahi Mustafa Kemal Atatürk o İstanbul’u yedi düvelin işgalinden kurtarmasaydı, siz hangi fethi kutlayacaktınız? O padişaha kalsaydı, şimdilerde her yıl İngiliz işgali kutlanır olacaktı.”
Yine akla ziyan oyun, tezgah, dümen devam ediyor. İstanbul’un fethinin yıl dönümünü öncesi Diyanetin başındaki adamın “camileri fethi edeceğiz” demagojisi ve saçmalığı, adeta işaret fişeği… Aman Allah’ım…
Kutlama değil adeta din gerilimi ile “suyu çıkmış siyaset mahreçli ve asıl problemleri tartıştırmama ve susturma amaçlı” örtme!
Neden “Ayasofya merkezli” bu çılgınlık? Orası da hak bir dinin mabedi değil mi? O günün şartlarında Fatihin vasiyetini kutsamak, Fatihi kutsamak değil midir?
Düşünmek lazım hangi gerekçe ile tüm kiliseler cami yapılmıştı? Malum ilk kiliseden dönme cami ZEYREK CAMİ idi.
Nasıl anlatılacak 50 küsur gün devam eden çarpışmalarla başarısızlıkla sonuçlanacağı düşüncesi ile 3 gün yağmaya Fatihin destur demesini ve ancak şehrin düşürüldüğünü? Haklı olarak destur denmeseydi Fatih’ in kendi canının da tehlikede olduğunu…
Eyvallah Bizans’ın direnci kırılmış ve Bizans’ın merkezi olan AYASOFYA Fatihin vasiyeti ile camiye çevrilmiş bilahare 2. Fethi müteakiben Cumhuriyetle müzeye çevrilerek olması gereken yapılmış ama siyasetteki iştah kabartan serüven İBADETE AÇILMALIDIR sür git’ i ile devam etmekte…
&
Esasen Hz. Peygamberden 60 yıl sonraki klasik sürecin devamı idi… Dönüp dinler ve siyaset tarihine bakınca; dinler kim ve ne için gelmişse o günden beri, “o düzenin” ihyası ile halen bu coğrafya iç içe…
Bakın dünün İbranileri bugünün Yahudileri 4000 yıl ıstıraptan sonra şimdilerde 20 milyon tekeli ile dünyayı modelliyor! Peki, siz ne yaptınız? 7 asır ayağınızı uzatıp “onun bunun kalesine, toprağına, kızına, kısrağına, çoluk- çocuğunu zapt ettiniz” ve yan gelip yattınız. Kiliseyi camiye çevirmekle neyi telafi edeceksiniz? Yarattığınız gerilim ile gasp ettiğiniz adalet, çiğnediğiniz ehliyet ile liyakat ve öldürdüğünüz zaman da cabası…
* Elinizdeki tüfek adamın.
* Kolunuzdaki saat adamın.
* İğneden ipliğinize adamın.
* Yol sizin araba adamın.
* Hava sizin uçak- helikopter adamın.
* Hastane sizin ameliyat hane adamın.
* Asker sizin cephane adamın.
Kim ne kadar farkındasınız bilmem ama DİNDE “cinayet kavmi Yahudiler ile hıyanet kavmi Araplar arasında can çekişiyorsunuz. İLİMDE cehaletten besleniyorsunuz. 7/24 muhtaç olduğunuz batı ile de din yolu ile savaştasınız (!) anlamak mümkün değil.
Esasen en önemli nokta şudur. Tüm dinlerde peygamberlerinin mirasına sahip çıkanlara hiç göz attınız mı? Bu manada siz ne kadar peygamber mirasına sahip çıktınız. Yukarıda CİHAT ve FETİH kavramı çerçevesinde haliniz, peygamberin hangi uygulaması ile örtüşüyor? Değil mi ki “peygamberlerin mirasından en az yararlanan” toplum orta doğu toplumudur.
Ondan değil midir Dünyanın bugün en perişan durumu bu coğrafyadır. En sıcak kavgalar buradadır. Dinmeyen acı, süresiz sefalet, bitmeyen rezalet buradadır. Din kardeşiyiz deyip birbirini sömüren ve kemirenler… Din adına adım başı cinayetler buradadır.
Oysa hemen her köşesi hiçbir iş yapmasa sadece toprak altını değerlendirse dünyanın en müreffeh kesimi olması gerekirken bakın ne haldedir? Akıl potansiyelinin kullanım oranı ortada. Kim kimin aklını sömürüyor? Sömürenleri kim sömürüyor ortada!
Şimdi bu coğrafyanın insanı lafzen yere göğe koymadığı “peygamberinin mirasına layıkıyla sahip” demek mümkün mü?
* Dahası Müslümanlar onun mirasına ihanet etmedi mi?
* Peygamber torunlarının başı kesilerek başlamadı mı?
* Süreçte bu sür git katliamlarla devam etmedi mi?
* Hala müsebbiplerinin galebesi can yakmıyor mu?
* İslam fıkhının babası, dünyanın en büyük hukuk adamı. İslam dünyasının SOKRATI İMAMI AZAM sırf Arap olmadığı için katledilmedi mi? Yaşadığı dönemde kafir diyorlardı. Ölünce İmamı AZAM olan bu büyük ruh ile daha bu zincirin halkaları olan nice garabetlerin bedeli olmayacak mı sanırsınız? Bütün bu çelişkileri hesabını tarih sormayacak mı?
Hadi isim vermeyelim de babasını boğduran ya da bir gecede 19 kardeşini katleden padişahı. “Cennet mekân diyerek ve hurafe üreterek, Emevi hikayeler anlatarak” hangi kapıdan cennete sokacaksınız?
Zaman bunları muhafaza ediyor. Peygamber “sakın zamana küfretmeyin. Zaman Tanrının ta kendisidir” diyor. Elin HEGELİ bu hadisi enine- boyuna güncellemiş. “Zaman asırlar önce bir mazlumun intikamını asırlar sonra başka bir intikamla ödetir” diye. E’ bunu herkesin anlaması mümkün değil tabi… Onu anlamak için bir TOYNBEE veya onu kavramak için de ondan 1300 küsur yıl sonra zaman ve tarih Mustafa Kemal ATATÜRKE cevabını verdirmiştir.
Bütün bu olanlara rağmen günümüzde yaşananlar ile ödenen faturalar da 1400 yıl önceki ve süreçte işlenen cinayetlerin bedelidir.
Hulasa bırakın “din, iman, cami, cemaat, kilise” mugalatasını. Hangi bir İslami ülke gönül rahatlığıyla, “Benim yurdumda adaletsizlik olmaz? Haksızlık olmaz? Sömürü olmaz? Hiç kimseye zulüm yapılmaz? Verilen emanete ihanet olmaz? Hırsızlık yapılmaz? Kamu malı talan edilmez? Benim yurdum sevgi, barış, huzur, esenlik yurdudur diye biliyor?
Evet, Allah Müslümanım diyenlere zihni şifa… Müslüman toplumları idare edenlere akıl- fikir versin. Bizimkiler de de bir bilinç yarılmasına vesile kılsın…
Hala kiliseyi cami yapma gayret ve gafletine şifa olsun.
Geri dönüşlerinizi önemsiyoruz
Yazarın Diğer Yazıları
saimakcayy@gmail.com
Şununla paylaş: