Metin YILMAZ
Polisin STK yapılanması
Ülkemizde polis teşkilatı demokratik, insan haklarına ve özgürlüklerine saygılı, halkla işbirliğini ve iletişimi ön plana çıkaran ve halkımızın polis hakkındaki düşüncelerini önemseyen, onların saygı ve güvenini kazanmayı hedefleyen köklü bir teşkilat yapılanmasıdır.
Polisin halkın hizmetinde olması ve bu hizmet verilirken halkın güvenlik ve özgürlüğünün temini başlıca gelen görev anlayışı içerisinde tanımlamak mümkündür.
Bunlar polisimizin devletine ve halkına karşı sorumluluk ve görevleridir. Ancak polis bu yükümlülüklerini yerine getirirken mesleki süreç içerisinde neler yaşar ve nelerle mücadele eder bunları anlatmak istiyorum.
Polislik mesleği çoğu zaman toplumun en problemli kişileri ile ya da organize olmuş suç örgütleri ile mücadele eden bir birimdir. Bu görevi silahlı olarak yerine getirmesi dolayısıyla en riskli meslek grupları içerisinde yer almaktadır.
Polisler meslekte iken kriminal olaylarla karşılaştıkça zamanla kişilik örtüşmesi yaşıyorlar. Kendi çalıştıkları birimlerde karşılaştıkları suç ve olaylara istinaden kendi yaşamlarına da örtüştürme yaparak psikolojik, ruhsal ve sosyolojik yönden etkilenmektedirler.
Ayrıca yaşadığı mesleki olaylardan ruhsal, psikolojik ve fiziksel açıdan etkilenebileceği, zarar görebileceği unutulmamalıdır.
Bu faktörleri ortadan kaldırmak ya hafifletmek mümkün değildir.
İlk önce Polislerin adli ve önleme görevlerini yerine getirirken karşılaştığı travmatik olaylar ve zor insanlarla sık sık karşılaşmak, saldırıya maruz kalmak, vardiyalı çalışmak, zor kullanmak durumunda kalmak, ölüm ya da yaralanma riski altında çalışmak ve toplumsal olaylara müdahale etmek gibi mesleğe özgü görev ve zorunluluklara maruz kalmaktadır. Ancak bunlar polislik mesleğinin doğası ile ilişkilidir ve işin doğasında var olması nedeniyle bu stres faktörlerini tamamen ortadan kaldırmak ya da önemli ölçüde hafifletmek çoğu zaman mümkün değildir.
İkincisi teşkilatlanmadan dolayı oluşan sorunlar, bunlar emniyet birimlerinin kendi içindeki çalışma şartlarının ağırlığı ve mesai saatlerinin düzensizliği, daha iyi güvenlik hizmeti üretme düşüncesinden hareketle personeli gereğinden fazla çalıştırmaları (ek görevler) ve bu nedenle personelin özel hayatına ayıracağı sürenin oldukça kısalması, yönetimle ilgili sorunlar (dikey iletişim), tayin (rotasyon, ikinci şark) ve terfi (liyakat) sorunları, ekip arkadaşları ya da yöneticilerle uyumsuzluk ya da anlaşmazlıklar gibi stres faktörlerinden oluşmaktadır.
Üçüncüsü ise yasal düzenleme(me)lerden kaynaklanan sorunlardır. Bunlar silahlı görev icra eden birimlerin adil ve hakkaniyet ölçüsü içerisinde eşit bir ücretlendirmeye tabi olmamaları (3600 ek gösterge ve daha üzeriler gibi), sendikal haklarının olmaması gibi sorunları sayabiliriz. Çünkü hukukun temel ilkelerinden biri de bireyin savunma hakkıdır. Herkes kendini bireysel ya da ait olduğu gruba göre temsil hakkını elde etmelidir.
Polis hem meslekten kaynaklanan sorunlar hem de mesleğini icra ederken karşılaştığı kriminal olaylardan dolayı yaşadığı stres ve psikolojik etkiler dolayısıyla emekli olduktan sonrada derin bir sosyo-kültürel yoksunluk ve sağlık sorunları yaşamaktadır.
3600 Ek gösterge sorunu ortadan kaldırılmalıdır
Bunlardan sırasıyla bahsetmem gerekirse, ilk sırayı ekonomik sorunlar almaktadır. Emekli maaşının yetersiz olması ayrıca lise ve ortaokul mezunlarının 3600 ek gösterge alamaması bu sorunu daha da büyütmektedir. Aynı görevi icra eden Jandarma teşkilatına bir defaya mahsus mesleki okulları nasıl ön lisans olarak sayılıp 3600 ek gösterge verildiyse bizim meslek mensuplarımıza da o zamanki eğitim gördükleri polis okulları adalet ve hakkaniyet açısından ön lisans derecesi sayılarak aynısı yapılmalıdır.
Kurumsal yapı ve çalışma ortamı nedeniyle daha çalışırken süreç içerisinde ortaya çıkan sorunlar yüksek stres, depresyon, kaygı bozuklukları, saldırganlık, tükenmişlik, intihar düşünceleri gibi psikolojik sağlık sorunlarına maruz kalmakta ve bu sorunlar ortadan kaldırılmadığı sürece sürekli birikerek emekli olduktan sonra polislerde travmatik beyin hasarı, kalp hastalıkları, kanser ve ülser gibi birçok fiziksel hastalığa zemin hazırladığını görmekteyiz. Belki de mesleki yıpranma payı bundan dolayı veriliyor olabilir çünkü bir araştırmaya göre emeklilik sonrası yaşam sürelerinin Ülkemizdeki ortalama yaşam süresinin belirgin ölçüde altında kaldığını göstermektedir.
Son olarak teşkilatımızın emekli mensuplarını sivil toplum örgütü olarak bir araya getirilme sorunları yaşamaktadır. Diyelim meslekte iken yasal olarak böyle bir STK içerisinde olmamız mümkün değildi tamam buraya kadar sorun yok. Ancak kamu yararına çalışan ve emekli olduktan sonra polisleri temsil etmesi için 1948 de kurulmuş Türkiye Polis Emeklileri Derneğimiz bulunmaktadır.
Bu derneğimiz, teşkilatımızı yaklaşık 200.000 civarında emeklisi olmasına rağmen 5.000 civarında bir üye ile yoluna devam etmektedir. Bu da bize şunu göstermektedir ki; (5000 üye sayısı / 200000 emekli sayısı*100)=2,5 yani emekli personelden yalnızca her yüz kişiden 2,5’i bu derneğe üye olmaktadır. Yüzde 97,5’ini temsil etmemekte ve edilmemektedir.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz, her dernek herkesi üye almayabilir ya da herkes de üye olmayabilir, kimse bu konuda zorlanamaz. Ya da emekliler üye olmuyorlar diyebiliriz. Farklı sebepler de ortaya çıkabilir ama ne olursa olsun sonuç üyelik yapma/yapamama başarısızlığıdır. Ya da bilinçli bir dernek politikasıdır. Maalesef çalışırken sorunlar bitmediği gibi emekli olduktan sonra bir çatı altında bizleri kimse toplamak istemiyor parçalar halinde kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Maalesef bir takım yöneticiler kendilerine muhalif gördüğü kişileri tehdit algısı içerisine alarak demokratik bir seçimin önünü kapatmaktadırlar.
Metin Yılmaz
BALEMDER
Balıkesir Emekli Emniyet
Mensupları Derneği Başkanı
Geri dönüşlerinizi önemsiyoruz
Yazarın Diğer Yazıları
balemder10@gmail.com
Şununla paylaş: