Muzaffer Keskin
mkeskin1035@gmailcom
Lidersizlik Krizi...
Türkiye’nin 2000’li yıllarda yaşadığı ve birçok olumsuz etkisini gördüğümüz en büyük problemlerden birisi lidersizlik ve lidersizleştirmedir.
Özelde muhalefetin genelde ise Türkiye’nin yaşadığı çok yakıcı bir problem olarak muhalefette lidersizlik ya da liderlikte tekelcilik Türkiye’yi çok geriletti. Demokrasi liginde çok gerilere çekti.
Özellikle muhalefet toplumun genelini kucaklayacak profil ve söylem yerine kendi partilerinin yapısına ve söylemine uygun olmanın ötesine geçemediler.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş rüzgarının bütün Türkiye’de bir dalgalanma meydana getirmesi aslında muhalefetin lidersizlik problemini bir nebze aşmasıyla da ilgili.
Lidersizlik ve tekelleştirilmiş liderliğe maruz kalmış bir toplum, grup, parti, ülke birçok avantaja sahip olsa da; çok küçük, marjinal, görece başarılarla övünmek ve yetinmek zorunda kalır.
Muhalefetin, 2019 ve 2024 yerel seçimlerinde ilkönce İstanbul, Ankara ve bazı büyük şehirlerdeki başarısından sonra bu başarısının tüm Türkiye sathına yayılması; toplumla aynı dili kullanabilen, onu anlayıp kendini anlatabilen, CHP adayı olmalarına rağmen sağ ve muhafazakar seçmenin kendisine yakın gördüğü İstanbul ve Ankara’daki iki liderin özellikle de İmamoğlu’nun manyetik etkisidir.
Emekliler başta olmak üzere toplumun her kesiminin derinden hissettiği ekonomik sıkıntının ve Gazze’de yaşananların bu seçimde önemli bir etkisi olmakla beraber bu seçimin esas belirleyicisi İstanbul ve Ankara liderliğidir. Bu etki dalga dalga bütün bir topluma yayılmış, siyasi iklimi değiştirmiş ve canlandırmıştır.
2023 Genel Seçimlerinin muhalefet açısından en büyük çıkmazı liderlik kriziydi. Muhalefetteki liderlik krizinin sebep olduğu kafa karışıklığı, toplumun çok büyük ve canlı değişim talebini ve umudunu bütün avantajlara rağmen adeta soldurdu ve boşa çıkardı.
Halk arasında yaygınlaşmış “Başka kime oy vereceğiz, başka oy verecek kimse mi var” söylemlerinin yaygınlığı bunun açık tezahürlerinden birisidir.
İktidarın bugüne kadar ki en büyük şansı, stratejisi ve başarılarından birisi kendi rakibini kendisinin belirleyebilmesiydi. Muhalefetteki bir kısım unsurların derin hesaplar gereği bu konudaki üstü kapalı iktidara desteği de son zamanlarda deşifre oldu ve herkesin bildiği bir sır haline geldi.
CHP özelinde bundan sonra iktidarın değişik metot ve kanallarla yapmaya çalışacağı stratejilerden birisi Özgür Özel’in 2028 veya daha önce yapılacak seçime kadar cumhurbaşkanı adayı olarak parlatılması olacaktır.
Bu, sayın Özel’in hafife alınması olarak algılanmamalıdır. Sayın Özel CHP için iyi bir genel başkan olabilir fakat merkez sağ seçmen açısından karşılığı sorgulamayı gerektirir. 2023 Genel Seçimlerindeki %48′ lik oy bile CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na rağmen toplumun değişim talebinin ve İstanbul ve Ankara modelinin karşılığıdır.
Her karakter ve kişiliğin başarıda kilit rolü ve konumu vardır. Bir kilit rolde ve konumda iyi olan bir insan diğer bir kilit rol veya konum için uygun olmayabilir. Çok iyi bir yönetici olabilen birisi çok iyi bir lider olmayabilir. Bir kesim açısından lider olabilen toplumun geneli için ideal bir seçim olmayabilir.
Futbol vb. oyunlarda bile kulüp başkanı çıkıp ben sahada futbol oynayacağım, takım kaptanı olacağım derse oyunu kazanamaz. Filmlerde başrol oyuncuları seçilirken rolü en iyi oynayıp canlandırabilecek kim ise yönetmen onu görevlendirir. Yönetmen role uygun olmadığı halde kendisi başrol oyuncusu illaki de ben olacağım demez.
Bunun gözardı edilmesi 2028 genel seçimlerinde yeni bir mağlubiyeti, ikinci bir “14-28 Mayıs Kurgulanmış Başarısızlığını getirir. Bunu elbette genel manada CHP ve Kılıçdaroğlu kurgulamadı fakat maalesef bunun bir parçası oldu. Kılıçdaroğlu’nun en büyük hatası -birçok konuda başarılı olsa da- daha önce partili adaya karşı olmasına rağmen ve kamuoyu araştırmaları kazanma ihtimalini düşük gösterirken bir kısım çevrelerin yanıltması sonucu yönetmenlikten başrol oyunculuğuna soyunması ve kendisinin de büyük emeği olan -kabaca- koca bir çuval inciri heba etmesi oldu.
CHP kurmaylarının gözden kaçırmamaları gereken husus CHP liderliğiyle Türkiye liderliğinin farklı özellikler gerektirdiğidir. Bu özellikler Ecevit özelinde olduğu gibi bazen bir araya gelse de uzun yıllar bir araya gelmemiş ve CHP 47 yıldır genel seçimlerde birinci parti bile olamamıştır.
Bazı dönemler özellikle sürükleyici liderliğe ihtiyaç duyar. Günümüz şartları muhalefet ve Türkiye demokrasisi açısından sürükleyici liderliğe işaret etmektedir.
Liderliğin tekelleştirilmesi de lidersizlikle aynı işlevi görmektedir.
İktidar partisi olan AK Parti sadece muhalefeti lidersizleştirmekle kalmamış kendi içinde de liderlik tekeline gitmiş ve yeni sistemi ona göre dizayn etmiştir. Sonuç olarak hem kendi içinde hem de genel siyaset çoraklaşmıştır.
Son iki yerel seçim bu çoraklaşmanın sona ermesi için bir umut doğurmuştur. İstanbul ve Ankara modeli Türkiye’ye yayılmış ve gelecek adına birçok yeni lider adayı kendini göstermeye başlamıştır.
Demokrasiyi canlandıracak ve güçlendirecek çok liderli bir gelecek dileklerimle…
Şununla paylaş: