Sadi Yılmaz
sylmz3825@gmail.com
Makam araçları kalkmadan tasarruf olmaz"
İçinden geçmekte olduğumuz bu zor dönemde, en çok ihtiyacımız olan, kamu kurumlarında yapılan israfa dur diyebilmektir. Sosyal yardımlar haricinde “sosyal ve kültürel faaliyetler” adı altında harcanan paralar ise millet olarak içimizi sızlatıyor.
Yaşamak için çoluk çocuğun rızkından kesmek, halkın büyük bir kısmı için artık sıradanlaştı. Artık sıra, kamununda acilen tasarrufa gitmesi şart.
Makam araçları, şoförler ve korumalar; daire başkanlığı ve şube müdürlükleri mertebesine kadar inmiş durumdadır. Bu araçların sadece akaryakıt giderleri bile başlı başına birer kurumu yönetmeye yetecek büyüklükte kaynaklardır. İşte bu yüzdendir ki, millet olarak kamu harcamalarında da tasarruf edilmesi gerekmektedir.
Üniversitelerin ve Belediyelerin üst ve orta kademe yöneticileri, gerek kamuya ait gerekse kiralık araçlara sahipler. Belediyelerde her yıl kaldırımların sil baştan yeniden yapılması, seyahatler, konserler, yemekler, oteller, sosyal tesislerdeki israflar yapılıyor, artik buna dur demenin zamanı geldi ve geçiyor bile.
Baktığımızda neredeyse bütün şehirlerinde aynı sorun yaşanıyor. Yerel yönetimlerden merkezi hükümete kadar, iktidar ve muhalefet aynı kafada israf ve gösterişe devam ediyor. Halkın sorunlarını çözmek yerine bütçeyi konserlere harcayarak kendi reklamlarını yapmaları yanında ziyaret, açılış, gezi ve birçok faaliyette onlarca araçtan oluşan konvoylarla giderek, acaba ne yapmak istiyorlar?
Bu çarpık anlayışı bırakın da halka gerçekten hizmet etmeye ve halkın derdine derman olmaya odaklanın. Halka hizmet halkın sorun, ihtiyaç ve taleplerini yerine getirmekle olur, bazı kesimlere yaranmak veya zengin etmekle olmaz bu işler.
Bu ülke ne buhranlar gördü? Ne çileler çekti? Bu asil millet evladını askere uğurlarken “ayrılığı” değil, her zaman “feda etmeyi” düşünür. Kamuda genel müdürleri, genel müdür yardımcıları, birim müdürleri, ve daha sayamadığımız bir çok yönetcilerinin altlarında lüks araçların olduğu düşünüldüğünde, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Bir defa bu tasarrufu halkın değil, devletin yapması lazım. Zaten bu ekonomik zorluk sürecinde geçim sıkıntısı çeken ve alım gücü iyice düşen dar gelirli çoğunluğun tasarruf yapacak veya giderlerinde kısıtlamaya gidecek hali mi kaldı? Halk olarak dişimizi sıka sıka ağzımızda diş kalmadı. Bütün bu yalın gerçekler ortadayken devleti yöneten merkezi ve yerel yöneticiler keyiflerinden, şatafatlarından taviz vermiyorlar. Faydasız hatta topluma zarar veren harcamalar artarak devam ediyor.
Ekmek almakta bile zorlanan emekli, asgari ücretli ve dar gelirli çoğunluğun derdine derman olmak yerine, toplumu yozlaştıran ve nesillerimizi, inancımız, tarihimiz ve örfümüzden uzaklaştıran projelerine aktarmak nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Halkın dar gelirli kesimlerinin refah düzeyini artırmaya gelince “bütçe imkanları bu kadar, fazlasını yapamayız” diyeceksiniz. Memleketin ihtiyacı olan birçok projeyi yapmaya gelince aynı cevabı vereceksiniz. Sonra da bu miktarın kat kat üstünde bütçeyi “yaz şenlikleri, yaz konserleri, park konserleri” adı altında sözde sanatçılara vereceksiniz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
Hayati derecedeki yatırımlara ve halka vermeye gelince kaynak bulunmuyor. Büyük holdinglere yardım ve vergi borçlarını silmeye gelince kaynak bulunup para muslukları açılacak sonra da halktan fedakârlık beklenecek öyle mi?
Geçmişten beri var olagelen devletin içinde bulunduğu bu israf düzeni yerel ve merkezi iktidarlar değişse de maalesef değişmiyor. Bütçe zorlanınca da işin kolayına kaçılıp halkın sırtına yeni zamlar ve vergiler yükleniyor.
Aç olan, evine ekmek almakta zorlanan ve çocuklarına bir şey alamayan topluma ekonomimiz ve teknolojimiz şu kadar gelişti demeniz masal olarak algılanmaktan öteye geçmeyecektir.
Fedakârlık yapılacaksa her kesim ve devlet kurumları birlikte yapmalıdır. Sadece dar gelirlilerin fedakârlık yapmasını beklemek vicdana sığmaz. Aynı şekilde maaşlara zam konusunda da adalet bekliyor bu millet. Birine yüksek zam, birine idare et ne yapalım demekle olmaz.
Gelin elbirliğiyle silkelenelim. Bizi biz yapan dayanışma ruhuyla, vicdanlarımızın sesine kulak verelim. Kamu; bir kıdım tasarrufa yönelirse, Türk milleti gönüllü olarak tasarrufa katkı sunar.
Şununla paylaş: