Sadi Yılmaz
sylmz3825@gmail.com
Okumak bir yaşam şeklidir, kıymetini bilene.
Bu yaştan sonra bilgilenmek benim için elbette ki çok önemlidir. Tek amacım okumak ve topluma yazdıklarımla faydalı olabilmektir. Biliyorum, bu alışkanlığı kazanamamış kişiler için söylediklerimin bir anlamı olmayabilir, ama bana katılanlar için söylemek istiyorum. Okumak, yaşamımıza anlam katar. Ayrıca yaşadığımızı anlamamızı sağlar. Sizlerinde tüm tutkunluğunuz okumak olsun.
Bu konuda düşündüklerimi oturup sayfalarca yazabilirim.
Okumaya ayırdığım zaman sınırlıyken, zorunlu olarak daha seçici davranıyordum. Birkaç yıl öncesine beni yazmaya kışkırtacak, bir konuya yönlendirecek kitapları okumaya çalıştım. Zamanımı boşa harcamamak için de keyif aldığım kimi türlere sırtımı dönmek zorunda kaldım. Şimdi yazmaya ayırdığım saatler çoğalınca, hiç ayrım yapmadan beğendiğim kitapları elimin altında bulunduruyorum. Kimiyle bilgileniyor, kimiyle heyecanlanıyor, kimiyle zamanımı dolduruyor, kiminden de yalnızca keyif alıyorum.
Ben okurken, çok sayıda yaşamın içine giriyorum. Başka ülkeleri, onların kültür ve geleneklerini tanıyor, değişik insanların öykülerini okuyarak farklı deneyimler, kazanıyorum. Hepsinden önemlisi de kendimi tanıyorum. Her bir kitap yüzüme ayna tutuyor, düşünmemi, sorgulamamı sağlıyor. Bana sayfalar dolusu bir başka yaşamı, o yaşam içinde bir makale yazarken kendimi buluyorum. Yazdıklarımla birlikte gülüyor, onunla ağlıyor, isyan ediyor, mutlu oluyorum. Yaşama yeni gözlerle bakabiliyorum.
İyi olanı okumak ve kötü olanı ise hiçbir zaman okumamayı insan kendisine amaç edinmelidir. Çünkü hem hayat kısa ve hem zaman sınırlı.
Cehalet ancak zenginlerle bir arada bulunduğunuz zaman tereddi ettiricidir. Sefalet ve ihtiyaç yoksul insanı sınırlar. Onun işi yahut uğraşı bilgisinin yerini alır ve düşüncelerini işgal eder. Fakat okumuş bazı cahil zenginler, sadece zevkleri peşinde koşarak ömürlerini tüketirler. Bunlar aynı zamanda servetlerini ve boş vakitlerini kendilerine en büyük değeri kazandıran şey için kullanamazlar.
Hiçbir zaman kötü kitaplar çok az, ya da iyi kitaplar çok fazla okunmaz. Kötü kitaplar zihin için zehirdir, aklımızı harap ederer ve sonucu ise hüsran olur.
Okumak sonradan kazandırılacak bir özellik değildir. Çocukluktan itibaren başlayan bir alışkanlık olmalıdır. Üretmek yerine, tüketen bir toplum getirdi bu da bizleri daha tembel ve daha hazırcı hale getirdi.
Günümüzde artik kitapları bile sanal ortamdan sesli dinliyoruz, zamandan kazanıyoruz sanırız. Ama insanları tembelleştiren bu sistem maalesef çok yanlış. Böylece okumak gitgide zorlaşıyor. Buna birde insanların ekonomik durumlarını eklenince neden kitap okunmadığını anlayabiliriz. Okumayan, araştırmayan, sorgulamayan bir toplum maalesef yok olmaya mahkumdur.
Okuyan insan her şeyden önce, ıstıraptan uzak olmak için çabalar ve mütevazı bir hayatı arar.
Çünkü bir insan ne kadar kendi kendisine yeterse başka insanlara da o denli daha az gereksinim duyar. Fakat şükür ki, yüz tane okumayan bir araya gelse, bir tane okuyan adam etmez.
Nereye dönseniz kendini düzeltmeyen, yola gelmez cahil bir insanla mutlaka karşı karşıya gelirsiniz, maalesef her tarafı doldurmuşlar, yaz sinekleri gibi sürü halinde her yere doluşup her şeyi kirletiyorlar. Bunun için okumak söz konusu olduğunda, nerede ve nasıl duracağımızı bilmemiz çok önemlidir.
Beni yazmaya kardeşim teşvik etti. Çok severim o kağıdın kokusunu. Yazmaya başlayınca birde ince belli bardakta bir çay olursa, o zaman değme benim keyfime. İnsan daha ne ister ki.
Dedim ya;
Ben okumayı seviyorum.
Şununla paylaş: