Skip to content

Engin Yılmaz

"Şeyh yalan söyler mi?" “SÖYLER DAİM SÖYLER”

Yıl: 1925
Şeyh Said’e bağlı birlikler 7 Mart günü dört koldan Diyarbakır’a saldırırlar, yoğun çatışmalar
yaşanır.

İsyancılara şehir merkezinden destek verilmektedir, yeraltına açılan tüneller yardımı ile
rahatça şehre girmeleri sağlanmıştır.

Bu arada çok sayıda Kürt aşireti de Ankara’ya bağlılık telgrafları çeker.
8 Mart sabahı isyancılar Diyarbakır önlerinden çekilmeye başlarlar.
Tenkil (tepeleme) harekâtı devam eder ve kısa süre sonra isyancılar bozguna uğrar.
9 Mart’ta Diyarbakır Postanesi’ne Londra’dan postalanmış zarflar ulaşır.
Alıcı bölümüne, ‘Kürdistan Kraliyet Harbiye Nazırlığı’ yazmaktadır.
Şeyh Said yakalanır ve sorgulanır.
İfadesinin son bölümünde, “Maksadım dine hizmet etmekti, başka bir niyetim yoktu. Allahü
Teala’nın kaderi beni bu çeşide düşürdü. Başarılı olamadık” der.

İstiklal Mahkemesi heyeti sorar Said’e, “Din kalktı diyorsun, namazını kılmıyor muydun?
Camilerde ezan okunmuyor muydu?”.
Said cevap verir, “Evet ibadetime kimse karışmıyor, her isteyen namazını kılabiliyor ve
camilerde ezan okunuyor. Fena yaptık! Bundan sonra iyi olur inşallah”. (İstiklal Mahkemesi Diyarbakır
yargılama kayıtlarından)

Ardından Kürtler hakkında herkesi şoke o eden sözler dökülür dudaklarından.
“Şimdi anladığıma göre başarılı olsaydık bile bu ahali ile bir şey olmazdı. Vaziyet buydu. Çünkü
bu ahaliden sıdkım sıyrıldı”.

Başa dönelim.
Şeyh Said bacanağının ihbarı ile yakalanmıştır.
Varto’ya götürülür, ilk ifadesi orada alınır.
Diyarbakır Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargılanır ve idama mahkûm edilir.
Yakalanıp Varto’ya götürülürken, Çarpuh köprüsü yakınlarında atının heybesine sakladığını
iddia ettiği altın ve parasının askerler tarafından çalındığını ileri sürerek şikayetçi olur.
Mahkeme, Said’in ‘heybemdeki para ve altınları çaldılar’ diyerek itham ettiği askerleri
bağışlamaz.
Birtakım çevreler, aradan 98 yıl geçmesine rağmen hala temcit pilavı gibi mahkemenin adil olmadığını söyler durur ama mahkeme Said’i kale alır ve Diyarbakır’a naklinde görev alan askerlerin
tamamını yargılar.

Oysa Said yalan söylemekte ve askere iftira atmaktadır.
Diyarbakır İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanırken aleyhinde verilen ifadeleri inkâr eder.
Mahkeme üyesi Ali Saib Bey, Şeyh Said’e sorar, “Şeyh yalan söyler mi?”.
Said yanıtlar, “Söyler, daim söyler.” (Hâkimiyet-i Milliye, 2 Haziran 1925, Nr 1440, s.1)
TBMM Şark İstiklal Mahkemeleri arşivindeki belgelere göre askerler, ‘Şeyh Said’in esna-i
derdestinde heybesinde bulunan parasının yağma edilmesi suretiyle vazife-i memurelerini suistimal
etmek’ suçundan yargılanırlar.

Bunlardan biri de Erzurum’un Narman ilçesi Kornis karyesinden iaşe çavuşu Cemal’dir.
Cemal; 12. Kolordu Kumandanlığı, 12. Fırka Kumandanlığı Hınıs Divan-ı Harbi Örfi Riyaseti 2.
Tabur Kumandanlığında görevli arkadaşları ve kumandanları ile birlikte yargılanır.
Mahkeme bu suça dair tek bir kanıta rastlayamaz.
Said askere iftira etmiştir.
TBMM arşivindeki belgelere göre mahkeme, 1925 yılında Cemal ve arkadaşları hakkında
‘âdem-i mesuliyet ve sebeb-i âherden mevkuf değilse ihla-yı sebil’ kararı verir.
Yani ‘bu suçtan sorumlu değildir ve başka bir suçtan tutuklu değilse, bu cürmün boş
bırakılmasına’ hükmeder. (Diyarbakır İstiklal Mahkemeleri 224 Esas 90 numaralı kararı)

Şeyh Said, askerleri heybesindeki altın ve paraları çalmakla suçlar ama Diyarbakır İstiklal
Mahkemesi tarafından idama mahkûm edilmesinin ardından infazdan hemen önce hapishane müdürü Osman Bey ile görüşmek istediğini söyler.

Sıkı durun!
Osman Bey’e altın ve paralarının evlatlarına taksimini vasiyet eder ve çocuklarının isimlerini
sayar, fakat para ve altınların yerini sır gibi saklar, bildirmez.
İsyan, Musul ve Kerkük’ün kaybına yol açar.
Gelelim günümüze.
Şeyh Said ve Arkadaşları Derneği, Diyarbakır Barosu ve HÜDAPAR, 2019 yılından bu yana Şeyh Said ve isyancı arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması için İçişleri Bakanlığı’na idari başvuru yapıyor.
Dilekçelerinde, “Said Efendi vasiyetinde; biraz param tespihim gözlüğüm var, bunları
varislerime teslim edin. Çocuklarım mezarımı yapsınlar ve arkadaşlarla cenaze törenimi yapsınlar. Bu
çok önemli. Bugün başladık ve sonuna kadar devam edeceğiz. Cumhuriyet temsilcileri bu sese kulak
versin, bütün halkımız da bu davaya sahip çıksın” dediğini ifade ederler.
O zaman şu soruyu sormak lazım, hangi halk, sıdkının sıyrıldığı halk mı Said?
Hani senin paran pulun çalınmıştı?

Geri dönüşlerinizi önemsiyoruz

Yazarın Diğer Yazıları

enginyilmazerz@gmail.com

    e medya Ltd. Şti. /Ankara

    Paylaş
    Bağlantıyı kopyala