Skip to content

Sadi Yılmaz

sylmz3825@gmail.com

Hayırsız evlat...

Büyüklerimiz tarafından sık sık dile getirilen “Hayırsız  Evlat” özellikle anne ve babaya sıkıntı veren erkek ya da kız, çocukları için kullanılır.

Büyüklerin yaşarken hakkını helal etmediği ve hatta cenazeme gelmesin dediği evlatlardır. Anne babayı ziyaret etmeyen, hatırlarını bile sormayan ve ailenin onurunu zedeleyen kişilerdir.

Diğer tarafta ise anne ve babasıyla kader birliği yapan evlatlar var ki, bunlar da bütün yükü sırtlayan hayırlı evlatlardır. 

Evladın hayırlısı veya hayırsızı kimdir bilinmez ama, önemli olan insanın vicdanına karşı duyduğu sorumluluk duygusudur.

Yaşarken büyüklerin kıymetini bilmeyen, onlarla hiçbir şey paylaşmayan insanlar, mezarları başında timsah gözyaşları dökerek, hatalarından kurtulmak isterler.

Ama gerçek öyle değil, ölenin arkasından dökülen her gözyaşı gerçek değildir. Kardeşlerini, yakınlarını sağlığında arayıp sormayan bu kişiler, mezarlarını ziyaret ederek vefalı evlat olduklarını düşünürler.

Ölmüş insanları hatırlayanlar, ne yazık ki, sağ olanları unutarak onlara karşı kin ve nefret duyarlar. Kendilerinin de bir gün  öleceklerini hiç akıllarına getirmezler.  Aklı başında olan her insanın arzusu hayırlı bir erkek evlâda sahip olmak.

Bazı çiftler, çocuğu olmuyorsa hemen doktora, hocaya koşarak bu arzularına kavuşmak isterler ve bunun için de hiçbir masraftan kaçınmazlar.

Bir oğlum olsun, arkamdan iyilik etsin, hatimler indirsin, amel defterimin açık kalmasına vesile olsun, belki de kurtuluşum böyle olur” diye düşünürler.  

Çocuğunu el bebek gül bebek büyüten anne ve babalar gelecek günlerin çocuğu ile birlikte kendisine neler getireceğini ise hiçbir zaman bilemezler. 

Bir anne dokuz karnında taşıdığı bebeğine, yemez yedirir ve okutarak, adam olması için her şeyi yapar. Ama işin manevî yönünü ise her zaman ihmal ederler.

Ömürlerini adadığı çocuklarının, günün birinde ülkesine, dinine, anasına ve babasına düşman olacağını hiç ama hiç düşünmezler. Okula gidip ilim, irfan öğreneceğine, tarihini okuyup bundan dersler çıkararak hayatına yön  vereceğine,  arkadaş ortamı diyerek eğlence mekanlarından çıkmazlar.

Bir kez olsun çocuğunu besmeleyle emzirmemiş olan anne-babalar gün gelir “kendim ettim kendim buldum” demek durumunda kalıyorlar. 

Bazıları ise “Ne hata işledim Allah’ım” der. Küfür kokan kelimeler kullanarak pişmanlıklarını ifade etmeye çalışırlar. “Keşke seni doğurmaz olaydım, seni doğuracağıma taş doğursaydım” diye sızlanıp dururlar. Son pişmanlığın fayda etmediğini anlayınca da son durakları huzurevi oluyor maalesef.

Huzur evine ziyarete gittiğinizde, orada hayatlarını devam ettiren büyüklerimizin ellerini öpünce, gözlerinin nasıl dolduğunu, yüzlerindeki hüzünü görenlerimiz çoktur. Her şeyleri tam gibi gözükse de hep yalnızlar, ruhen boşluktalar.

Biraz sevgi  gördüklerinde hassas bir hale girebiliyorlar. Bir yuvanın sıcaklığında yaşamak gibi elbette olmaz. Huzurevi ile sıcak bir aile ortamı elbette ki kaşılaştırılamaz, ama yine de kendiyle baş başa kalmak insanı yorar.

Yaşama sevinçlerini alır götürür. Orada hayata tutunmaya çalışan yaşlı insanların, yüzündeki çizgiler, o kadar yorgun olduklarını gösteriyor ki, imrenen bakışlarla bizlerin hareketlerini ince ince incelerler.

Ellerini öperken bile ürkek bir genç gibi hareket ediyorlar. Ama yine de aileler çok önemli herkes ailesiyle birlikte yaşasın isterim. 

Yorum yapmıyorum, biliyorum ki bizleri çok üzüyor, ama hayat böyle bir şey ne yazık ki.

iletişim

sylmz3825@gmail.com

    e medya Ltd. Şti. /Ankara

    Paylaş
    Bağlantıyı kopyala