Gül Kokulu Ardoş'uma...
Vakitlerden bir vakitti, bir peri geldi; “özdendir, gülün özüdür, Özgül’dür” dedi bir gül uzattı bana.
Önce uyardı.
‘Nejla ile Nuri’nin gülüdür, onların özünden, tatlı sözünden, sakındığı gözündendir ha ona göre’ dedi.
Yüreğime diktim o gülü evim gülistan oldu.
Vakit tamam oldu gül açtı tomurcuklandı özünden oğul verdi.
Tomurcuk büyüdü açtı serpildi Cahit Arda oldu.
Bir gül ve bir goncam vardı artık.
Yuvamız gülşen oldu.
Gül’e gül gibi baktım, goncamı doya doya kokladım.
Zaman yaman geçti, goncam Baboş oldu.
Canım Ardoşum, bebekken gül kokardı gıdın boynun ve yanakların.
Öpmeye ve koklamaya doyamazdım.
Yoğun iş temposunun ardından koşa koşa eve gelirdim seni koklamak için.
Seni uğurlarken sarıldığımda boynundan öperim ya hep, işte o koku için Baboşum, hala buram buram gül kokuyorsun.
Ne de olsa özün gül.
Gülden olan gül kokar, değil mi?
Ne demiş şair, ‘gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz’.
30 yıldır katmer gülüm ile gonca gülüme aşığım ben.
Bülbül âşık, gül maşuktur malum.
Canım Baboşum, bugün yine bir 7 Eylül, Tanrı’nın seni bize armağan ettiği o muhteşem gün.
İnan ki yüz yaşına da gelsen gonca gülümsün sen burnumun direğini sızlatan gül kokunla.
Yeni yaşın sana sonsuz mutluluk sağlık huzur ve bereket getirsin.
Yorulmayasın.
Gaymak yanaklarından, güzel gözlerinden öpüyorum.
Bak Yahya Kemal ne demiş, sözün dahasına ne hacet;
“Niyaz eder güle bülbül lisan lisan olalı
Seherde bülbüle gül semt-i aşiyan olalı
Bu macera dile düşmüş cihana şan olalı
Zaman o gül gibi gül görmemiş zaman olalı
Gülün güzelliği dillerde destan olalı”.
Şununla paylaş: