Özden İlhan / ozdenilhann@gmail.com
Bir cümle havada kalırsa: Dinlemeyi unutan insanlar
Hızlı Tüket, Derinleşme: Neden Kimse Artık Uzun Yazılar Okumuyor?
Bir zamanlar bir cümleyle başlayan sohbetler, sayfalara sığmayan yazılara dönüşürdü. Şimdi ise uzun cümleler değil, uzun bakışmalar bile rahatsız edici bulunuyor. Kimse beklemek, dinlemek ya da düşünmek istemiyor. Sadece konuşmak. Hemen. Ve geçmek.
Peki, nasıl bu hale geldik? Özellikle bizim toplumumuzda neden artık kimse uzun yazı okumuyor, dinlemiyor, anlamaya zaman ayırmıyor?
Zihinsel Hız Çağında Yaşamak
Günümüz insanı için bilgi, bir parmak hareketi kadar yakın. Ama bu yakınlık, beraberinde bir “sabırsızlık virüsü” getirdi.
Her şey hızlı: mesajlar, videolar, haberler…
Beyin artık derinleşmeyi değil, geçmeyi seviyor.
Uzun yazılar mı? Yorucu.
Derin sohbetler? Sıkıcı.
Düşünmek? Vakit kaybı gibi.
Dinlemeyen Toplum: Konuşmaya Hazır, Anlamaya Değil
Toplu bulunduğumuz yerlerde birini dikkatle dinleyen kaç kişi görüyoruz?
Bir kişi konuşurken diğerleri genelde sırasını beklemiyor, yanındakine dönüp yeni bir diyalog başlatıyor.
Bu davranış sadece nezaketsizlik değil, anlatılanın havada kalması, bağ kurulamaması anlamına geliyor.
Ve zamanla, herkes sadece kendi sesini duymak istiyor.
Oysa anlamak, birlikte konuşmaktan önce birlikte susmayı bilmekle başlar.
Sözlü Kültürün Gölgesinde Yazı Kayboluyor
Bizim toplumumuz, anlatmayı seviyor ama yazmayı, hele ki okumayı sıkıcı buluyor.
Kitap değil, dizi izliyoruz.
Mektup değil, emoji yolluyoruz.
Beyin artık uzun metinlerle baş başa kalmak istemiyor çünkü alışkın değil.
Düşünmek Yük Haline Geldi
Bir yazı sizi düşündürüyorsa, belki de rahatsız ediyordur.
Çünkü sorgulamak, şüphe duymak, yeniden anlamlandırmak, konfor alanını bozar.
Oysa bugünün dünyası, konfor alanına hapsolmuş bireylerle dolu.
Zorlanmak istemiyor kimse. Ne zihinsel, ne duygusal.
Yüzeyde kalmak, daha risksiz geliyor.
Yazmak Yalnızlaştırıyor, Okumak Sabır Gerektiriyor
Bir şey yazdığınızda birkaç kişi okuyor.
Ama bir video paylaştığınızda binlerce kişi izliyor.
Bu çağda düşünce değil, görsel kazanıyor.
Ve belki de en acısı şu:
Yazmak, artık sadece yazana iyi geliyor.
Okuyansa nadir.
Dinleyense çok daha az.
O Halde Ne Yapmalı?
- Okuma kültürünü gündelik hayatın bir parçası haline getirmeliyiz.
- Çocuklara sadece yazı okutmak değil, yazının ruhunu anlatmalıyız.
- Sözün değerini, sesin gölgesinde unutmamalıyız.
- Toplum olarak dinlemeyi, sabretmeyi ve anlamayı yeniden öğrenmeliyiz.
Uzun yazılar yazmak, derin cümleler kurmak… Bunlar artık nostalji gibi geliyor olabilir. Ama unutmayalım:
Bir toplum, okumazsa sadece yazılı kültürü değil, duygusal ve zihinsel derinliğini de kaybeder.
Ve bazen bir cümle, bir yazı, bir dinleyiş; bir insanın ruhunu onarır.
Şununla paylaş: