Hastalıklı Tohumlar...
Babanız nereliyse oralısınızdır diye bir yargı var malum.
Kök önemli ya!
Kök elbette önemlidir, ‘otu çek köküne bak’ demişler.
Unuturlar ya da umurlarında değildir ancak o kök toprak sayesinde ayakta durur, damarlanır, beslenir ve meyve verir.
Bilirsiniz hem Türk hem de İslam inancında tarlanın hiçbir önemi yoktur, tohum önemlidir.
Tarla da neymiş, babanın tohumu olmasa tarla ya da toprak neye yarar ki!
Bilirler de işlerine gelmez, halbuki toprakla buluşmayan tohumun hiçbir hükmü yoktur.
Yani tekkaynaklı bir üreme/üretim teorisine inanırız.
Kök tamam da bir sorun var.
Koca Veysel der ya, “Karnın yardım kazma ilen bel ilen yine beni karşıladı gül ilen”.
Bahsettiği sadık yâri kara toprak değil midir?
Madem toprak önemsizdir, ne diye topraktan yaratıldığımıza inanırız o da başka bir olgu.
O kafadakilere göre tarla ile toprağı birbirinden ayırmak şarttır.
Kadın bir erkek tarafından tercih edilip eş olarak alınana kadar topraktır, erkek kadını dölledikten sonra o kadın artık tarladır.
Tarla olup şereflenmiştir yani!
Bundan böyle tapusu var malum!
Dölleyenlere ve dölledikleri için övünenlere göre erkeği üstün kılan şudur; bir tarlada farklı tohumlar büyüyebilir fakat neyin büyüyeceğine tohum karar verir.
E işte bu yüzden tohum önemlidir efendim hala anlayamadınız mı?
Türkçemizde çok hoşuma giden tanımlamalarımız var.
Mesela ‘toprağa vermek’.
Yani asıl sahibine bedeni iade etmek, geldiği yere göndermek.
Yani toprağa.
İslam dini topraktan geldik toprağa gideceğiz der çünkü.
Mahkemede hiç yargılandınız mı bilmem.
Haber yaptıkça mahkemeye verdiler, bu yüzden çok yargılandım ben, çok iyi bilirim.
Duruşma tutanağında şöyle yazar: Ahmet’ten olma Zehra’dan doğma.
Ahmet tohumdur Zehra toprak, ya da dölleyenlere göre tarla.
Oysa Ahmet oldurur ama doğuran Zehra’dır.
Tanrı doğum denen yüce eylemi kadına bahşetmiştir.
Yani toprağa.
Yani tarlaya.
İstiridye gibi hareketsiz organizmalar genellikle kendi kendini dölleyen hermafroditlerdir.
O zaman hermafroditler gibi o çok değerli tohumunu kendini döllemekte kullan tarlanı şenlendir de görelim.
Tarla da sen ol tohum da.
Var mısın tohumcu?
Aslında bilimsel gerçek şudur:
Malum tohum erkek üreme hücresi yani sperm, toprak da kadın üreme hücresi yani yumurtadır. Aslında tohum bir erkek üreme hücresi değildir, erkek hücresi tarafından döllenmiş bir yumurtanın yani zigotun sonucu oluşmuş embriyodur.
Yani anne karnındaki bebektir.
Yani anne olan kadının vücuduna toprak muamelesi yapanlar fena halde yanılmaktadır.
Gerçek şu ki, çocuk için doğumdan sonraki aşamalarda çevre şartları ne ise topraktaki tohum için de odur.
Hemen hemen her gün kadın cinayetleri işleniyor bu ülkede.
Bazıları çocuklarının gözü önünde eşlerini bıçaklıyor ya da kurşun yağdırıyor.
2025 aile yılı ilan edildi malum.
Şu çok değerli tohumların (!) sabıka tablosuna bir göz atalım mı?
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre:
2008’de 806
2009’da 109
2010’da 180
2011’de 121
2012’de 210
2013’te 237
2014’te 294
2015’te 303
2016’da 328
2017’de 409
2018’de 440
2019’da 474
2020’de 300
2021’de 280
2022’de 334
2023’de 315 olmak üzere toplam 5 yılda 5 bin 140 kadın öldürülmüş bu ülkede.
Askeri terminolojide 5 bin 140 sayısı tugay mevcuduna denk geliyor.
Bir tugay savaş ve barış durumuna göre 3 bin ile 5 bin arasında asker bulunduruyor.
16 sene de bir tugay kadını yok etmiş hastalıklı tohumlar.
Yani?
Yanisi şu ki, tohumun ne tarladan haberi var ne de tohum olup olmadığından.
Üstelik tapulu malı gördüğü tarlaya hiç mi hiç acımıyor, önem vermiyor, tarla umurunda bile değil.
Varsa yoksa o hastalıklı tohumu.
Tohum öyle mi bunlar.
Hadi canım sende.
Bu bizdeki durum. Gelin bir de bir kadın tarafından yönetilen İtalya’ya bakalım.
İtalya’da kadın cinayetlerine karşı tarihi bir karar alındı geçtiğimiz hafta.
İtalya Senatosu’ndaki tüm siyasi gruplar birleşti ve kadın cinayetini ayrı bir suç olarak tanımladı.
Ve ömür boyu hapis cezası öngören yasa tasarısı oy birliğiyle kabul edildi.
Yeni yasa tasarısında kadın cinayetlerinin failleri ömür boyu hapisle cezalandırılacak.
Tasarı görüşülürken ne bir çatlak ses çıktı ne de tek bir karşıt oy kullanıldı.
Kadın Başbakan Giorgia Meloni’nin liderliğindeki hükümet bu konuda sert önlemler vaat etmişti, vaadini yerine getirdi ve bu adım İtalyan kamuoyunda büyük destek gördü.
Bu ülkede her şeyin cılkı çıkarılır ya.
İstanbul Sözleşmesi dahi ortadan kaldırıldı ya.
Bu yasa için de aynı köksüz hukuksuz ve tohumca eleştiri yapanlara yasanın özünden bahsedelim de ne neymiş anlasınlar.
Bu yasaya göre, bir kadını yalnızca “kadın olduğu için” nefret ya da ayrımcılık güdüsüyle öldüren ya da onun haklarını, özgürlüklerini veya kişiliğini ifade etmesini engellemek amacıyla ölümüne neden olan kişilere ömür boyu hapis cezası var. Ayrıca kadın cinayeti hükümlüleri için cezaevi içinde daha sıkı denetim ve ayrıcalık kısıtlamaları getiriliyor.
Öyle mahkemede kravat taktı, süt dökmüş kedi gibi durdu diye indirim falan da yok.
Cezaevinde bile rahat yok bu bozuk tohumlara anlayacağınız.
Bu ülke kadın başbakan da gördü ama o başbakan bir Meloni o meclis bir İtalyan Senatosu olamadı ne yazık ki.
Darısı bu ülkenin başına.
Son söz: tarlaya toprağa ve kadına selam olsun.
Şununla paylaş: