Özden İlhan / ozdenilhann@gmail.com
Hayatın Sessiz Bilgesi: Su
Bir damla gibi başlar hayat… Sessizce düşer toprağa, sonra nehir olur, göl olur, deniz olur… Su, sadece bir madde değildir. O, varoluşun en kadim şairidir. Her haliyle öğreten, her akışıyla düşündüren, her yokluğuyla kıymet öğreten bir bilgedir su.
Suyun Felsefesi: Akışta Olmak, Yaşamı Anlamak
“Bir damla sudan yaratıldık.”
Bu cümle, hem biyolojik hem felsefi olarak doğrudur. İnsan bedeni yaklaşık %60 sudan oluşur; kalbimiz, beynimiz, gözümüz… Her hücremizin hayatı, o damlaya bağlıdır. Ama suyun hayatımızdaki yeri yalnızca fiziksel değildir. Su, düşüncenin, ahlakın, sabrın ve varoluşun da sembolüdür.
Su: Sabit Bir Gerçek, Değişken Bir Yolcu
Bilim insanlarına göre dünyadaki toplam su miktarı sabittir. Ne bir damla artar, ne bir damla eksilir. Sadece şekil değiştirir. Buharlaşır, yoğunlaşır, yağar. Hindistan’da buharlaşan bir damla su, rüzgârın ve bulutların dansıyla Anadolu topraklarına düşebilir. Yani bir gün önce Ganj Nehri’nde akan bir damla, ertesi gün Konya Ovası’nda bir başağı besleyebilir.
Bu döngü, sadece meteorolojik bir süreç değil, aynı zamanda insanlığa verilmiş evrensel bir derstir: Her şey dönüşür, hiçbir şey yok olmaz. Bugün kaybettiğiniz bir değer, yarın başka bir biçimde karşınıza çıkabilir.
Su, Hayatın Öğretmeni Gibi Davranır
Su, doğanın en sabırlı öğretmenidir. En yumuşak haliyle en sert taşı aşındırır. Kayaya, dağa meydan okumaz; sadece onun sabırsızlığına karşı sabırla var olur. Yol vermezsen bekler. Taşarsan, geçer. Engeller onu durduramaz. Su, gücünü şiddetten değil, süreklilikten alır.
Bu özellikleriyle su, bir karakter eğitimi gibidir. Suya bakan insan, sabrı öğrenir. Teslimiyeti, esnekliği, tevazuu. Bir kaba koyduğunuzda şeklini alır. Direnmez. Ama bu esneklik bir zayıflık değil; aksine her yere uyum sağlayabilen bir bilgeliktir. Bugünün dünyasında belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz meziyet budur: Akışta kalmak.
Hayatın Saklı Koruyucusu: Donmuş Su
Su sadece akışıyla değil, duruşuyla da hayatı kurtarır. Örneğin kutuplarda donmuş okyanusların yüzeyi bir buz tabakasıyla kaplıdır. Bu yüzey, altındaki deniz canlılarını aşırı soğuktan koruyan doğal bir battaniyedir. Yani su, dunduğunda bile hayatı düşünür.
Atasözlerinde ve İnançlarda Su
Kültürümüz de suyu kutsal bir yerde tutar.
“Su gibi aziz ol“, “Su akar, yolunu bulur”, “Bir tas suyun hakkı vardır” gibi sözler, suyun sadece fiziksel değil, manevi bir değer taşıdığını gösterir. Eski Anadolu geleneklerinde eve gelen misafire önce su ikram edilir. Mezar taşlarında “Ruhuna Fatiha, bir yudum su” yazar. Çünkü su, hem hayatın başlangıcıdır hem de ölümden sonrasına bir saygı ifadesi.
Tasavvuf düşüncesinde de su, nefsin terbiyesini anlatmak için sıkça kullanılır. Çünkü su gibi olabilen insan, egosunu aşmıştır. Ne kibirlidir, ne taşkın. Hem uyumlu hem kararlıdır. Su gibi insanlar incitirken bile arındırır.
Gelecek İçin Su: Hayat Hakkı
Bugün dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri temiz suya erişemiyor. Kuraklıklar, bilinçsiz tüketim, çevre kirliliği ve iklim değişikliği nedeniyle su, geleceğin en büyük kriz kaynağı hâline gelmiş durumda. Üstelik bu kriz sadece fiziksel değil, aynı zamanda bir adalet meselesidir.
Su, parası olanın değil; yaşayan herkesin hakkıdır.
Doğanın, hayvanın, çocuğun… Bir çiçeğin bile.
Bu nedenle her damla önemlidir. Musluğu açık bırakılan her an, gelecekten çalınmış bir nefes gibidir. “Bir damladan ne olur?” deme. Belki o damla bir serçenin susuzluktan ölmesini önleyecek, belki bir tohumun filizlenmesini sağlayacak.
Son Söz Yerine: Su Gibi Yaşamak
Su, bize sadece hayat vermez; nasıl yaşamamız gerektiğini de anlatır. Sessiz ama güçlü. Sabırlı ama kararlı. Uyumlu ama onurlu. Dönüşerek var olan ama asla yok olmayan…
Bu yüzden her birimizin içinde bir su damlası kadar derinlik ve bir nehir kadar yol vardır.
Ve unutmamalıyız ki: “Suya yazı yazılmaz” ama suyun hikâyesi insanlığın kaderidir.
Şununla paylaş: