Skip to content

Vardı ya!

Çiki çiki çak çak…

Civciv çıkacak… Kuş çıkacak…

Ördek çıkacak, kaz çıkacak…

Erkek çıkacak, kız çıkacak…

Ekleyebiliriz!

Şalgam mı, yoksa turp mu çıkacak?

Büyük mü, küçük mü?

Heybeden mi, torbadan mı?

Senden mi, benden mi?

Yoksa kimden çıkacak?

Sizi bilmem…

Ama bana kalırsa, bu meçhul;

86 milyonun günahsız ve hesapsızlarından çıkacak!

Çağrıştırdı işte…

Hani der ya merhum Atsız:

“Meçhul bize daima heyecan verir.”

Bu sözün bir benzeri ve evveli de Fransız rahip, filozof Jean Meslier’e aittir:

“Hayranlık cehaletin kızıdır. İnsanlar ancak anlamadıklarına hayran olur ve taparlar.”

Bakın…

İki söz arasında fevkalade bir bütünlük var.

Zira biz ve bize benzer toplumlarda,

Meçhul, heyecanla birleşir ve kutsalı doğurur.

 

 

“Bilimin yerine DİN anahtarı” konduğunda

her kapı açılır…

her kapı kapanır.

Toplum —istendiği gibi— yönlendirilebilir.

Bir tek fetva yeter.

 

İsterseniz, bizdeki ‘siyasetin egemen oyuncularına ve mühendislerine’ bakın…

Kapalı kapılar ardında pişirip, devlet üzerinden millete yediremedikleri hiçbir şey yoktur!

Zehri, panzehir diye ikram ederler…

Ve büyük bir iştahla tüketildiğini görürsünüz.

Çünkü burada mucize…

Meçhuldür!

Yani:

Meçhul – Heyecan – Kutsal

üçgeninde, kendi kendini öğüten bir toplumuz.

Sır, meçhuldedir.

Evet…

Son yıllarda,

Avunarak avutma,

Aldanarak aldatmanın arkası kesilmiyor.

Ve artık meçhule dönük bir merak dürtüsü de yok.

Yok…

Çünkü meçhulün yarattığı heyecan,

aldatanların iktidarını sürdürmek için bir sigorta poliçesidir.

Meçhulu muhafaza etmek için;

yapmadıkları düzenbazlık,

oynamadıkları tiyatro,

yakıp yıkmadıkları değer,

isteyip de elde etmedikleri bir şey kalmamıştır!

Merak ıskalandıkça…

Meçhul ile heyecan arasında,

uyku derinliği,

ölüm sessizliğine ulaşır.

Başka bir ifadeyle:

Millet açken,

her türlü şaklabanlıkla şuursuzluk sürmekte.

Dost–düşman idraki iflas etmiş…

Devlet kadrolarında seviye, çukura düşmüş.

Dışarıya ne kadar edilgen iseler,

içeride o kadar etken!

Azapla, gazapla, zulümle…

İçeriyi rehin alarak,

Dışarıya rehin düşmüş bir kara kadro!

İşte tablo budur.

En kötüsü ise:

Hâlâ “bir bildikleri vardır” sanısıyla,

Hâlâ heyecanla sürprizler bekleyen yığınların olması.

Ne denir ki…

Hipnozun böylesi nadir bulunur.

Değerler üzerinden istismar,

Bu günün siyasetine ruh gibi sinmiş.

Herkes birbirine gebe.

Ama kim kimi doğuracak?

O da meçhul

Oğlan mı doğacak? Kız mı?

Gürbüz mü, sakat mı?

Ölü mü doğacak, diri mi?

MİT mi? Yoksa… PUT mu?

MEÇHUL.

    e medya Ltd. Şti. /Ankara

    Paylaş
    Bağlantıyı kopyala