Skip to content
Nuran Müftüoğlu Güler

Maviydi Suydu Buğuydu

Maviydi Suydu Buğuydu…

Elimde usta şair Sayın Nuran Müftüoğlu Güler’in imzalayarak gönderdiği ve beni onurlandıran yeni şiir kitabı ‘Maviydi Suydu Buğuydu’ var.

Bir önceki kitabında ömrümün izini bıraktığım topraklardan, ailemden, kayıplarımdan, yüreğimden sildiklerimden, özlediklerimden, yüreğimdeki mezarlığa gömdüklerimden çok şeye rastlamıştım.

Adeta ruh haritamın ben’ceye çevirisiydi. 

Ne çok beni anlatıyordu.

Tanıştırmak isterim yerdeşimi sizlerle.

Sayın Güler Bayburt doğumlu emekli bir bankacı.

Rahmetli babam bankacıydı, oğlum Cahit Arda da adını taşıdığı Cahit dedesi gibi çok başarılı genç bir bankacı.

Sayın Güler, gerçek anlamda bir cumhuriyet kadını ve aydını.

ADD, ÇYDD gibi derneklerde yönetim kurulu üyeliği, Cumhuriyet Kadınları Derneği’nde kurucu üyelik ve yönetim kurulu üyeliği yapmış.

Türkçeye hakimiyetinden başlamak gerek şairimizin kitabından söz ederken.

Kitaba adını veren Maviydi Suydu Buğuydu şiirinde;

“koca bir torbanın içinde elleri

binlerce sözcük arasından

birkaç sözcük arıyordu

maviydi suydu tutkuydu” diyor. 

Ana dilimiz Türkçe’mizin uçsuz bucaksız torbasına öyle bir daldırmış ki ellerini Sayın Güler, öz Türkçe bir tabya çıkmış ortaya.

Bu kadar saf ve duru Türkçeyi günümüzde göremiyor ve okuyamıyoruz şiir dizelerinde. 

Günümüzde Farsça Arapça ve Osmanlıcadan (Ki Osmanlıca bir dil değildir) alıntılayarak ağdalı bir biçem kullanan andavallara anadilini ustaca kullanarak özbeöz Türkçe şiir yazılabileceğinin dersini vermiş Sayın Güler.

Türkçeye hakimiyeti övülesi kıskanılası ve öykünülesi.

Ne de olsa Bayburtlu Dede Korkut’un torunu. 

Dedem Korkut’tan el almış adeta. 

Bir önceki şiir kitabı Akşamüstü için yazı yazdığımda da demiştim, Türk Dil Kurumu değerli yerdeşime ‘Türkçeyi en iyi kullanan yazar’ olarak ödül vermelidir hem de hiç zaman kaybetmeden.

Fazlasıyla hak ediyor çünkü.

Sayın Güler, Sokak Şarkıcısı adlı şiirini şöyle bitiriyor;

“bu gece son defa çal

sabaha kadar burda kal

eylülün anısına yeğnileşelim.”

Kaçımız biliriz yeğni sözcüğünü ve yeğnileşmeyi?

Tüze sözcüğünün hukuk, bozrak’ın boz renk, dokunca’nın zarar, evgin’in acil ya da aceleci demek olduğunu kaç kişi bilir ki.

Sayın Güler insan ruhunun MR’ını çekiyor dizelerinde, acılarını sancılarını sevinç ve umutlarını besteliyor adeta.

Bakın nasıl? 

İnsanın sahici yalnızlığını büyük ustalıkla anlatmak bu olsa gerek;

“size söylemiş miydi

sürem güzdü

kuşlar gitmiş

seviler bitmişti

o, sarıların tam ortasında

kalakalmış

ölçüsüz bir yalnızdı”.

Benim gibi yaşadıklarından dolayı büyük kalabalıklar arasında ölçüsüz yalnızlık çekenleri ne kadar da güzel anlatmış Nuran Hanım.

Ayrılığa ve ayrılık ağrısına alışamayanların dizelerini şöyle sıralamış ve yürek yakmış:

“alışıyor insan cancağızım

dar gelen ayakkabıya

gün girmeyen odaya

açlığa yoksulluğa

her türlü olumsuzluğa

alışıyor insan. 

sol yanımda bir kor

kendinden çoğalan

dağlar yanıyor

tüm yollar çıkmazda

güvercinler kanatsız

üzgü çırpmakta

yalnız bu ağrıya

alışamıyor insan

bu ağır ağrıya

ayrılığa”.

Çok mu daraldınız ayrılıktan ve ayrılık ağrısından?

Alın size mavi bir yaşam tavsiyesi:

“belleğinin mavilerini serpiştir

ağrıyan yerlerine”.

İyi gelir bence, bellekte ve yürekte olması şartıyla mavi huzur ve şifadır.

Yeter ki zaman izin versin.

Ona da dokunmuş sihirli dizeleriyle şairimiz.

“Ey! acımasız zaman

her şey senin buyruğunla savrulur”.

Ele avuca sığmaz haşarı bir çocuk gibi esip duran zamanı başkası değil biz savuruyorsak ne mutlu bize.

Gülümsemeli değil mi?

Gülümse şiiri ilaç adeta.

“yenile gülümsemeni sevdiceğim

akşam gökyüzü aylasın

çiçek açsın sardunyam balkonumda

düşlerimde ırmaklarım çağlasın

yenile gülümsemeni sevdiceğim

kuzular uykudan süt içmeye uyansın

gözlerinden yüreğime uçuşsun kuşlar

karanlıklar ırasın.

sen yenile gülümsemeni ki

ilkyazlarım uzasın.”

Sayın Güler her gerçek aydın gibi ülkesinin kanserli hücrelerine, sorunlarına ve çıkmazlarına kayıtsız kalmamış.

Ailesi tarafından katledilen Narin’imizi:

“ölmeye mi doğdun küçük kız?

nasıl da sevmiştin yaşamayı oysa

kara gözlerinle mi

çizdin kara yazgını?

kalk ve haykır

haykır bedenini saran akarsulara

ve de ki

‘ben ki güven duyamayacaksam anneme bile

bana ve benim gibi Narin’lere

yaban alçaklıklarınız için

eğer yaşam hakkı tanınmayacaksa 

kurusun sularınız

batsın bu dünya.”

18 Mart Çanakkale zaferimizi, Turgut Uyar’ı unutmamış.

O bir cumhuriyet kızı ATA’sını unutur mu, 10 Kasım şiiriyle de Anıtkabir’e selam durmuş.

Yetmemiş meslektaşım basın şehidi Metin Göktepe’nin yürek yangını hiç dinmeyen garip anası Fadime anayı da unutmamış sağ olsun.

“yüreğine girip

görebilsem acını

ölçülür mü

hiç bitmeyen bir yangın içindesin 

dumanları saçlarında görüyorum

hüznünün ve öfkenin karmaşasını

türkülerde

dağlarda

dik duruşun

ve direncinle

sen ne kutsal bir anasın

Fadime ana.”

İnsanı mest eden hüzünlendiren içini ve ruhunu buran şiirleri var usta kalem şairin.

Ruh okumada çok mahir, insanın karmakarışık ruhsal fırtınalarının tercüme haritasını çıkarmış.

Beni ise en çok 2 yıl önce kaybettiğim anamın pazenden biçilmiş mor mineli maksi eteğini hatırlatan bu iki dize yaktı:

“çıkarsam elbisesinin kumaşından

mor minelerini koklasam annemin”.

Israrla tavsiye ederim, Kora Yayınları’ndan yayımlanan 146 sayfalık Maviydi Suydu Buğuydu adlı şiir kitabını.

İnanın bu kadar haksızlık hukuksuzluk geçim sıkıntısı ve belirsizlik ortamında ilaç gibi gelecek ruhunuza.

Teşekkürler Sayın Güler.

Ellerinize, ruhunuza, dağarcığınıza sağlık.

Geri dönüşlerinizi önemsiyoruz

Yazarın Diğer Yazıları

macit.gurbuz@gmail.com

    e medya Ltd. Şti. /Ankara

    Paylaş
    Bağlantıyı kopyala